17 Mayıs 2011 Salı

Nem ve Hava Sıcaklığı İlişkisi

Nem: Havanın o an ne kadar su buharı taşıdığını gösterir. 100% oldugu zaman hava taşıyabileceği maksimum su buharını taşıyordur, buharlaşma durur.
Buharlaşma durunca, ( nem 100% ise )
1) terlersek, ter vücuttan buharlaşmaz. ( Vıcık vıcık durumu )
2) Hava ne kadar sıcak olursa olsun çamaşırlar kurumaz.
Buharlaşma,
1) Her sıcaklıkta buharlaşma olur.
2) Buharlaşma işlemi ısı alarak oldugu icin, buharlasan yer serinler.
2.1) Eldeki kolonya buharlaşınca serinlik hissi verir.
2.2) Balkon suyla yıkanınca, serinlik hissi verir.
2.3) Bir bardak su zamanla azalır.
3) Nemin düşük olduğu yerde, su dolu bir şişeyi ıslak bezle sararsak, su soğur.
Buharlaşma hızı aşağıdakilerle artar.
1) Sıcaklık artışıyla
2) Nemin azalmasıyla
3) Ruzgarla
4) Sıvı yuzeyinin genişlemesiyle
Nem düşük olduğu zaman:
1) Parkelerin arası açılır
2) Yüzde kuruma artar.
Islak çamaşırları kurumaya bırakmak havayı nemlendirir.
Merkezi ısıtma ve Yanan şömine havayı kurutur.
Uygun nem %50 dolayındadır. Eşyaların ve duvar boyasının ömrünü uzatır.
Toz tanecikleri ve bakteriler, nemli havada daha cabuk çoğalır.
Kuru hava da göz deri ve solunum sisteminde rahatsızlıklara sebep olur.
Deniz çevrelerindeki yerleşim birimlerinde, yazın sıcaklığın aşırı yükselmemesi, kışın soğukluğun aşırı düşmemesi, nem yüksek olduğundandır.
Kışın soğuk, yazın sıcak olan yerlerde nem oranı düşüktür.
Kışın bulutsuz gunlerde havanın cok sogumasının nedeni, nemin az olması.
Atmosfer içindeki nem şu terimlerle ifade edilir:
Mutlak nem: 1m³ hava içerisinde bulunan nemin gram (gr/m³) cinsinden
değerine mutlak nem denir.
Mutlak nem miktarı sıcaklıkla doğru orantılıdır. Hava sıcaklığı arttıkça havanın taşıyabileceği nem miktarı da artar. Tersi durumda ise azalır.
Buna göre mutlak nem;
- gündüz fazla,gece az
- yazın fazla, kışın az
- alçak kesimlerde fazla, yükseklerde az,
- ekvator çevresinde fazla, kutup ve çöllerde az
- ormanlık alanlarda fazla, bozkır alanlarında azdır.
Mutlak nem havanın yağış potansiyelini belirlediğinden önemlidir.
Not: Çöllerde ortalama sıcaklığın fazla olmasına karşılık mutlak nemin az olması nedeni akarsu , deniz ve göl gibi buharlaşma kaynaklarının buralarda yetersiz olmasıdır. Kutuplarda ise su bulunduğu halde bu suyu buharlaştıracak sıcaklığın yetersiz olması yine buralarda mutlak nemin az olmasına neden olmuştur.
Maksimum Nem (Doyma miktarı)
Havanın belli bir sıcaklıkta taşıyabileceği en fazla nem miktarıdır. Sıcaklık arttıkça havanın taşıyabileceği nem miktarı artar Çünkü hava ısındıkça genişler. Genişleyen hava ise daha fazla nem taşıma kapasitesine sahiptir. Yani sıcaklık ile maksimum nem doğru orantılıdır.
Dünya’da maksimum nemin en fazla olduğu yerler, sıcaklık ortalamalarının en yüksek olduğu tropikal çöllerdir. Bu yerlerde maksimum nemin fazla, mutlak nemin az olması havanın nem açığını artırır. Bu duruma bağlı olarak tropikal çöller Dünya’da yağış ihtimali en az olan yerlerdir.
Türkiye’de yaz yağışlarının durumu incelendiğinde, yağış ihtimali en az olan yeri, sıcaklık ortalamasının ve maksimum nemin en yüksek olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi’dir. Türkiye’nin yağış ihtimali en fazla olan bölgesi, mutlak nemin fazla ve maksimum nemin az olduğu Karadeniz Bölgesi’dir.
Not: Nem açığı maksimum nem-Mutlak nem olarak bulunur ki; nem açığı fazla çıkarsa hava kütlesinin yağış bırakma ihtimali düşük, nem açığı az çıkarsa yağış olma ihtimali yüksek olur.
Bağıl (Nisbi, Oransal, yağış ihtimali) Nem
Belli bir sıcaklıkta havada bulunan mevcut nemin, (mutlak nem) yine o sıcaklıkta havanın taşıyabileceği nem miktarına (maksimum nem) yüzde (%) cinsinden oranıdır.
Bağıl nemin tespitinde aşağıdaki formül kullanılır.
Bağıl nem, sıcaklıkla ters orantılıdır. Sıcaklık azaldıkça havanın nem taşıma kapasitesi yanimaksimum nemi azalacağından bağI nemi yükselir. Sıcaklık değerleri arttıkça maksimum nem artacağından bağıl nem düşer.
Bağıl nem, çöl bölgeleri ve kara içlerinde az iken ekvator, muson ve okyanusal iklim bölgeleri gibi yağışlı yerlerde fazladır.
Bağıl nem mutlak nem ile doğru orantılıdır. Mutlak nem arttıkça bağıl nemde artar, azaldıkça bağıl nem de azalır.
Bağıl nem ile doyma miktarı (maksimum nem) arasında ters orantı vardır. Maksimum nem arttıkça bağıl nem azalır.
Bağıl nem maksimum nemin az olduğu kara içleri ve çöl bölgelerinde azdır. Buna karşın mutlak nemin fazla olduğu ekvatoral bölgelerde ve deniz kıyılarında fazladır.
Hava mevcut nem miktarı (mutlak nem) ile doyma miktarı (maksimum nem) arasındaki farka nem açığı denir. Nem açığı ne kadar az ise bağıl nem o oranda fazla olur.
Mutlak nem ile maksimum nem (doyma miktarı) eşit olduğunda bağıl nem % 100 olur ve hava doyma noktasına erişmiş olur. Bu aynı zamanda yoğunlaşma noktasıdır. Ve hava kütlesinin bağıl nem oranı % 100 olmayana kadar yağış oluşmaz.

Depremin şiddeti (Intensity


Sismografların olmadığı dönemlerde depremin ölçüsünü belirleme amacıyla depremlerin canlılar, yapılar ve toprak üzerindeki etkileri sınıflanmış ve şiddet adı verilen ölçek adı ortaya çıkmıştır. Çok çeşitli deprem şiddet ölçekleri vardır.
Rossi forel (RF) ,Mercalli Sieberg (MS),Omorio Cancani (OC),Mercalli Cancani (MC), Değiştirilmiş Mercalli 8 MM, Medvedev Sponheur-Karnik (MSK) ve Japon (JM) ölçekleri en çok kullanılan ölçeklerdir. Ülkemizde değişmemiş Mercallı ve MSK ölçekleri kullanılmaktadır. MM ölçeği 12 şiddet grubuna ayrılmıştır.
  • Şiddet 1
Genellikle insanlar tarafından duyulmaz. Ancak duyarlı sismograflar tarafında kaydedilir.
  • Şiddet 2
Ancak istirahat eden ve özellikle yapıların üst katlarındaki kişiler tarafında duyulur. Asılmış durumdaki bazı eşyalar sallanabilir.
  • Şiddet 3
Yapıların içinde ve özellikle üst katlarında bulunan kişiler tarafında duyulur. Asılı cisimler sallanır. Birçok kişi bunun deprem olduğunu anlayamaz. Duran motorlu araçlar hafifçe sallanabilir. Ağır bir motorlu araç geçiyormuş gibi duyulur. Süresi algılanabilir.
  • Şiddet 4
Gündüzleri yapıların içinde bulunan birçok kişi dışarıda ise bazı kişiler tarafından duyulabilir. Büyük bir kamyon geçiyormuş gibi algılanabilir. Geceleri bazı kişileri uyandırabilir, tabaklar,tencereler sallanır,duvarlar gıcırdama sesi çıkarır.
  • Şiddet 5
Hemen herkes tarafından duyulur. Birçok kişi uyanır. Yönü izlenebilir. Mutfak eşyalarından ve pencere camlarından bir bölümü kırılabilir. Sıvalar çatlayabilir veya düşebilir ,kararlı olmayan eşyalar devrilebilir. Bazen ağaçların,direklerin ve diğer yüksek eşyaların sallandığı görülür. Sarkaçlı saatler durabilir, kötü yapılmış bacalar yıkılabilir.
  • Şiddet 6
Herkes tarafından duyulur. Birçok kişi dışarı fırlar, yürümek zorlaşır, cam eşyalar, pencereler kırılır, kitaplar raflardan düşer, sıvalarda çatlaklar oluşur. Bacaların düştüğü görülür.
  • Şiddet 7
Ayakta durmak zorlaşır,herkes dışarı koşar, araç kullanan kişiler depremin farkına varır, eşyalar hasar görür, D türü yapılarda hasar oluşur. Sıva, zayıf tutturulmuş tuğla,fayans,korniş vb. dekorasyon malzemeleri düşer. C türü yapılarda çatlaklar oluşur,havuzda dalgalanma, su birikintilerinde çamurlanma, küçük kayma ve çukurlar oluşur.
  • Şiddet 8-9
Araba sürmek zorlaşır, C türü yapılarca hasar ve yıkılma, B türü yapılarda hasar, A türü yapılarda hasar yok. Zayıf duvarlar yıkılır, heykeller ,yüksekte duran su tankları, yığılmış malzemeler, kuleler ve bacalar yıkılır. Ahşap yapılar devrilir, ağaç dalları kırılır, ağar eşyalar ters döner, araç kullananlar rahatsız olur, su kaynakları debisi ve sıcaklığı değişir, arazide kum fışkırmaları ,çatlak ve faylar olur, kayalar düşer ve heyelanlar olur.
  • Şiddet 10
B,C ve D türü yapıların çoğu yıkılır. Ahşap,karkas ,betonarme yapılarda ağır hasar görülür, baraj ve bentlerde önemli hasar gözlenir, yeryüzünde önemli çatlaklar oluşur, raylar bükülür, ırmak kıyılarında ve dik yamaçlarda heyelan olur, kum ve çamur akmaları görülür.
  • Şiddet 11
Pek az yapı ayakta kalır.Köprüler yıkılır,yeryüzünde büyük çatlaklar oluşur, yer altı boruları işe yaramaz duruma gelir, yumuşak zeminde kaymalar oluşur, raylar çok fazla yayılır.
  • Şiddet 12
Tüm yapılar yıkılır,deprem bölgesindeki yeryüzü biçimi değişir,cisimler havaya fırlar,yeryüzünde deprem dalgalarının ilerleyişi görülür, ufuk ve yataylık kavramı kaybolur.
  • A Türü Yapı
İyi işçilik harç ve tasarım,yatay kuvvetlere dayanmak üzere demir,beton ve malzeme ve donatılı olarak inşa edilmiş sağlam yapı.
  • B Türü Yapı
İyi işçilik ve harç,donatılı .Yatay kuvvetlere dayanıklı olarak
  • C Türü Yapı
Alelade işçilik ve harç, çok zayıf bir yapı olmamakla birlikte donatılı olarak ve yatay kuvvetlere dayanıklı olarak yapılmamış.
  • D Türü Yapı
Kerpiç, taş gibi zayıf malzeme, Kötü harç ve standart dışı işçilik ve yatay kuvvetleri karşı zayıf.





Türkiye'deki ovalar

1.     1-KIYI OVALARI: Kıyı ovaların oluşmasında akarsuların taşıdığı alüvyonların miktarı, kıyılardaki akıntı ve dalga faaliyetleri ve kıyıların derinliği etkili olmuştur.Bafra Ovası: Kızılırmak oluşturmuştur. Çok verimli bir ovadır. Deltada kıyı gölleri bulunur. En büyüğü Balık gölüdür.Çarşamba Ovası: Yeşilırmak’ın taşıdığı alüvyonlarla oluşmuştur.Sakarya Ovası: Delta ovasında ziyade bir taban seviyesi ovası özelliği taşır.
Meriç Deltası:
Küçük bir oluk içende oluşmuş olup Meriç nehrinin getirdiği alüvyonlarla meydana gelmiştir.Gediz Ovası: Gediz nehri oluşturmuştur. İzmir Körfezi’nin dolma tehlikesi durumunda nehrin yatağı değiştirilmiştir.
Küçük Menderes Ovası:
Faylanma sonucu çöken sahalara zamanla alüvyonların dolmasıyla oluşmuştur.
Büyük Menderes Ovası:
Büyük Menderes ırmağının getirdiği alüvyonla oluşmuştur. Ovada Çamiçi gölü yer almaktadır.Çukurova: Seyhan ve Ceyhan nehri oluşturmuştur. Türkiye’nin en büyük delta ovasıdır.

2-İÇ BÖLGELERDEKİ OVALAR: iç bölgelerdeki ovalarımızın büyük bir bölümü, tektonik çanaklar içinde göl ve akarsu depolarının birikmesi sonucu meydana gelmiştir. İç bölgelerde yer alan ovalar, fay kuşaklarındaki çöküntü sahaları boyunca görülür.

Doğu Anadolu Fay Kuşağındaki Ovalar:
Muş ovası: karasu ve Murat nehirleri, menderesler çizerek akarlarBingöl ovası, Murat nehri tarafından oluşturulmuştur.
Elazığ ve Uluova:
Bu ovalar bir yerleşme ve tarım alanıdır.Antakya-K.Maraş Ovası: Nur Dağı doğusunda bir graben içinde yer alır.
Amik ovası:
Asi nehrinin oluşturduğu bir çöküntü ovasıdır.

Kuzeydoğu Anadolu’da çökme sonucu oluşmuş olukların içerisinde geniş ovalar bulunur. Bunlar:
Göle ovası: Daha çok çayır ve bataklıklar yaygındır.Ardahan ovası: Ovayı, Kura nehri sular.Erzurum ovası: Türkiye’nin en yüksek ovalarından biridir (2000m)
Pasinler-Horasan Ovası:
Aras nehrinin oluşturduğu bir ovadır.Iğdır ovası: Etrafı dağlarla çevrilidir. Yüksekliği azdır. Sebze meyve ve yetiştirilir.

Kuzey Anadolu Fay Kuşağındaki Ovaları


Bu kuşak üzerinde doğu da Erzincan ile batıda İzmit Körfezi arasında Suşehri, Erbaa, Niksar, Taşova, Ladik Merzifon, Suluova ,Tosya, Kargı, Kurşunlu, Çerkeş, Vezirköprü, Taşköprü, Bolu, Düzce, Adapazarı ve Sapanca olukları bulunur.

İç Anadolu ovaları:

İç Anadolu’da eski bir göl tabanı durumunda bulunan ve Türkiye’nin en büyük ovası olan
Konya Ovası önemli yer kaplar.Akşehir-Eber Ovası: Kuzeyde Emirdağları ile güneyde Sultan Dağları arasında bitişik halde bulunur. Bu ovalar üzerinde aynı zamanda göllerde bulunur.

Ayrıca, Kayseri ve Develi ovaları ,Aksaray ovası, Ankara’da Akıncı ovası ve Çubuk ovası ve Eskişehir ovası bulunur.

Güney Doğu Anadolu Ovaları:

Türkiye’nin en büyük ovalarından biri olan ve Urfa’nın Suriye sınırında
Altınbaşak, (Ceylanpınar) ovası bulunur. Ayrıca burada G.A.P kapsamında bulunan ovalar (Suruç, B. Antep, Klis) geniş yer kaplar.

Batı Anadolu Ovaları:

Denizden başlayarak 200m yüksekliği kadar ulaşan ve kuzeyden güneye sıralanan Bakırçay, Gediz, K. ve B. Menderes ovaları bulunur. Ayrıca iç kısımlarda Bornova, Simav, Sandıklı, Afyon, Bursa,İnegöl,Karacabey,ve Balıkesir, ovaları yer alır.

Türkiye'deki maden

Bakır, kolay işenen bir madendir. Elazığ'da maden (Ergani bakır işletmeleri), Artvin'de Murgul (Göktaş) ve Kastamonu'da Küre bakır çıkartılan yerlerdir. Rize Çayeli'de yeni bakır yatakları bulunmuş ve işletilmeye başlanmıştır.

Bor [değiştir]

Kullanım alanı yaygın olan bor madeni, boraks ve asitborik elde edilmesi bakımından da önemlidir. Balıkesir'de Sultançayırı ve Bigadiç Eskişehir'de Seyitgazi ve Kütahya çevresi önemli çıkarım alanlarıdır. Türkiye, bor minarellerinde dünyanın en zengin ülkesidir.

Boksit [değiştir]

Konya'nın Seydişehir ilçesi, Antalya'nın Akseki,Gaziantep'in İslâhiye ve Muğla'nın Milas ilçesinde çıkarılan boksit madeni alüminyumun hammaddesidir.

Demir [değiştir]

Türkiye'nin birçok yerinde çıkarılan bir madendir. Demir çıkarımının %80'ini Doğu Anadolu bölgesi içerisinde kalan Divriği sağlar. Balıkesir'de Eymir ve Çarmık, Ege Bölgesinde Ayazmand ve Torbalı, Kahramanmaraş ile Kayseri arasında Faraşa ve Karamadazı, Sivas Hekimhan arasında Hasan çelebi ve Doğu Marmara'da Çamdağı, önemli demir alanlarıdır. Demir, endüstride en çok kullanılan maden cevheridir. Bu nedenle demirçelik endüstrisinde ana maddedir.

Krom [değiştir]

Sert, paslanmaz ve iyi parlatılan bir maden olan krom, kaplamacılık ve çelik yapımında yaygın olarak kullanılır. Türkiye'de yaygın olarak çıkarılan madenlerden biride kromdur. En zengin krom yatakları; Elazığ'da Guleman, Batı Akdenizde (Fethiye, Marmaris arasında) Dalaman havzası, Kütahya ile Bursa arası ve Eskişehir'in doğusundaki Seyitgazi'de yer alır. Adana'nın kuzeyindeki Akdağ yöresinde de yeni krom yatakları bulunmuştur. Akdağ krom yatakları, Dünyanın en zengin yataklarıdır. Türkiye, krom çıkarımında dünyada 3. sıradadır. Türkiye, çıkardığı kromu büyük ölçüde cevher olarak satmaktadır. Bu nedenle çıkarımını dış taleplere bağlı olarak ayarlanır

Kükürt [değiştir]

Kükürt Türkiye'de, Isparta'nın Keçiborlu ilçesi ile Denizli'nin Sarayköy ilçesinde bulunmaktadır.

Manganez [değiştir]

Manganez Türkiye'de Zonguldak'ın Ereğli ve Artvin'in Borkça (Göktaş) çevrelerinde çıkartılan bir madendir. Denizli Tavas'ta yeni yatakları bulunmuştur

Civa [değiştir]

İzmir'in Ödemiş ve Karaburun, Konya'nın Sarayönü çevresinde ve ayrıca Niğde civarlarında çıkartılır.

Tuz [değiştir]

Çeşitli yollarla elde edilen bir doğal kaynaktır. Kayatuzu olarak çıkartıldığı gibi, deniz suyundan ve açık işletme olarak tuz gölünden de elde edilir. En fazla tuz üretimi İzmir'deki Çamaltı tuzlasında, deniz suyundan elde edilir. Çankırı, Erzurum, Kars, Nevşehir, Kırşehir, Yozgat ve Konya'da işletilmektedir. Türkiye, birçok madende zengin bir ülkedir. Bu madenlerden bazıları turistlik eşya yapımında önem taşır. Lületaşı (Eskişehir'de) ve oltutaşı (Erzurum'da) bu özellikte olanların en önemlileridir.

Taş Kömürü [değiştir]

Yurdumuzda tüketilen enerji kaynakları arasında taş kömürünün önemli bir yeri vardır. Ayrıca demir-çelik ve kimya sanayiilerinin önemli ham maddesidir. Başlıca taş kömürü yataklarımız; Zonguldak ve çevresindedir. Burası Türkiye'nin tek maden kömürü havzasıdır. Bir milyon tonu aşan rezervi vardır.

Linyit [değiştir]

Yaygın olarak Türkiye'nin her bölgesinde çıkarılmaktadır. Ege bölgesi linyitleri oldukça kalitelidir. Manisa'da Soma, Kütahya'da Tavşanlı, Tunçbilek ve Değirmisaz, Amasya'da Çeltek ve Erzurum en önemli çıkarım yerleridir. Kahramanmaraş'ın Elbistan, Muğla'nın Yatağan ve Milas linyitlerinin kalori değeri düşüktür. Bu nedenle termik santrallerde kullanılır.

SANAYİ BİTKİLERİ

1-Tütün: Kıraç arazilerde yetişebilir. İlk yetişme döneminde su ister. Daha sonra mutlaka kuraklık olmalı. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir

. Ancak kaliteli tütün yetiştirilmesi amacıyla ekim alanları devlet tarafından sınırlandırılmıştır.
Üretimde 1. Ege Bölgesidir ( Manisa, İzmir, Aydın, Muğla, Denizli ve Uşak çevresi).
2. G.Doğu Anadolu Bölgesi 3.Karadeniz Bölgesidir.
2-Şeker Pancarı: Yurdumuzda tarımı 1925 yılında Uşak’ta başlamıştır (ilk fabrika Uşak’ta 1926 yılında kuruldu). Bugün fabrikaların kurulduğu her yerde tarımı yapılmaktadır. Belirli iklim ve toprak isteği yoktur. Sulama imkanı olan her yerde tarımı yapılabilir. Üretimde 1. İç Anadolu Bölgesidir.

**Ş.pancarı tarladan söküldükten sonra kısa bir süre sonra işlenmesi gerektiğinden tarımı fabrikalar çevresinde yapılır. Ayrıca pancar küspesi hayvan yemi olarak kullanıldığı için buralarda besi hayvancılığı da gelişmiştir.

***Kıyı bölgelerimizde tarımı yapılmaz. Sebebi buralarda daha fazla gelir getiren ürünlere öncelik verilmesidir.

Türkiye'de madencilik

Türkiye'de madencilik gelişmiş sanayi kollarından biridir. Türkiye madenler bakımından zengin bir ülkedir. Ayrıca bazı madenler bakımından dünyanın önemli ülkeleri arasındadır. Türkiye'nin madenlerinin tamamı henüz belirlenmemiştir. Maden arama çalışmaları hızla devam etmekte ve yeni maden yatakları bulunmaktadır. Ülkemizin madenciliğinin şu andaki üretimi, tümüyle kendi endüstri kuruluşlarımızın gereksinimine yönelik değildir. Bir kısmı ham olarak ya da yarı işlenmiş halde dışarı satılmaktadır.
3213 sayılı Maden Kanunu'na göre "Madenler Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi değildir. Madenler, devlet ya da üretilen madenden devlet hakkı ödenerek özel veya tüzel kişiler tarafından işletilebilir.

SANAYİ BİTKİLERİ

1-Tütün: Kıraç arazilerde yetişebilir. İlk yetişme döneminde su ister. Daha sonra mutlaka kuraklık olmalı. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir

. Ancak kaliteli tütün yetiştirilmesi amacıyla ekim alanları devlet tarafından sınırlandırılmıştır.
Üretimde 1. Ege Bölgesidir ( Manisa, İzmir, Aydın, Muğla, Denizli ve Uşak çevresi).
2. G.Doğu Anadolu Bölgesi 3.Karadeniz Bölgesidir.
2-Şeker Pancarı: Yurdumuzda tarımı 1925 yılında Uşak’ta başlamıştır (ilk fabrika Uşak’ta 1926 yılında kuruldu). Bugün fabrikaların kurulduğu her yerde tarımı yapılmaktadır. Belirli iklim ve toprak isteği yoktur. Sulama imkanı olan her yerde tarımı yapılabilir. Üretimde 1. İç Anadolu Bölgesidir.

**Ş.pancarı tarladan söküldükten sonra kısa bir süre sonra işlenmesi gerektiğinden tarımı fabrikalar çevresinde yapılır. Ayrıca pancar küspesi hayvan yemi olarak kullanıldığı için buralarda besi hayvancılığı da gelişmiştir.

***Kıyı bölgelerimizde tarımı yapılmaz. Sebebi buralarda daha fazla gelir getiren ürünlere öncelik verilmesidir.

TÜRKİYEDE YETİŞEN TARIM ÜRÜNLERİ ,ÖZELLİKLERİ VE BÖLGELERE GÖRE DAĞILIŞI

TAHILLAR
Buğday:
İlk yetişme döneminde (ilkbaharda) yağış ister. Olgunlaşma ve hasat döneminde kuraklık gerekir.Bu özelliğinden dolayı Karadeniz kıyılarında tarımı yapılamaz.
Ayrıca düşük sıcaklıklardan dolayı Doğu Anadolu Bölgesinin yüksek yerlerinde tarımı yapılamaz. Bunların dışında bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir.Yazlık ve kışlık olmak üzere 2’ye ayrılır

Buğday üretimi iklimdeki karasızlıktan dolayı bazı yıllar artarken, bazı yıllar düşer. Bu nedenle üretimin az olduğu yıllar dışarıdan satın alırız,üretimin fazla olduğu yıllar dışarıya satarız.Üretimin en fazla olduğu bölgemiz İç Anadolu Bölgesidir.
(Marmara,Akdeniz,Güneydoğu,Karadeniz,Ege, Doğu Anadolu) İl olarak en fazla Konya,Ankara ve Adana’dır.
Arpa:Soğuğa ve sıcağa dayanıklıdır. Bundan dolayı buğdayın yetişebildiği her yerde yetişir. Ayrıca düşük sıcaklıktan dolayı buğdayın yetişemediği Doğu Anadolu’nun yüksek yerlerinde de tarımı yapılabilir. Üretim en fazla İç Anadolu Bölgesinde gerçekleşir.(yaklaşık %40’ı) Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri izler.Mısır:Yetişme döneminde bol su ister. Bundan dolayı yurdumuzda sulama imkanı olan bütün her yerde tarımı yapılabilir. Yağ elde edilmeye başlandıktan sonra tarımı Akdeniz Bölgesinde hızla gelişmiştir
. Bugün mısır üretimimizin yarısına yakını Akdeniz Bölgesinden elde edilir (Adana çevresi başta gelir). Üretimde 2. bölge Karadeniz Bölgesidir (Buğdayın yerine tarımı yapılmaktadır.) Bölge halkının temel besin maddesi olduğundan ticarette değeri yoktur.

Çeltik(Pirinç:Çeltik ilk çimlenme döneminde bol su ister. Hasat döneminde kuraklık gerekir.
Yurdumuzun sıcaklık şartları çeltik tarımına elverişlidir. Fakat su sorunu vardır. Bu sebeple tarımı akarsu kenarlarında gelişmiştir. Çeltik tarım alanlarında sivrisinek çok geliştiğinden ekim alanları devletin kontrolündedir (yerleşim birimleri çevresinde tarımına müsaade edilmemekte

Türkiye'deki göller

Göl Yüzölçümü Derinlik Yer Su cinsi
Van Gölü 3.713 km² 451 m Van,Bitlis Soda
Tuz Gölü 1.500 km² 171 m Konya, Aksaray, Ankara Tuzlu su
Beyşehir Gölü 656 km² 10 m Konya, Isparta Tatlı su
Eğirdir Gölü 482 km² 14 m Isparta Tatlı su
İznik Gölü 308 km² 80 m İznik-Bursa, Yalova Tatlı su
Burdur Gölü 200 km² 110 m Burdur,Isparta Burdur(acı) egirdir(tatlı)
Manyas Gölü 166 km² 3-4 m Balıkesir Tatlı su
Acıgöl 153 km² 38 m Afyonkarahisar, Denizli Tatlı su
Uluabat Gölü 134 km² 1-2 m Bursa Tatlı su
Çıldır Gölü 115 km² 42 m Ardahan, Kars Tatlı su
Eber Gölü 104 km² Afyonkarahisar Tatlı su
Erçek Gölü 98 km² Van Tatlı su
Hazar Gölü 86 km² Elazığ Tatlı su
Bafa Gölü 60 km² 21 m Aydın, Muğla Tatlı su
Köyceğiz Gölü 52 km² Muğla-Köyceğiz Tatlı su
Işıklı Gölü 49 km² Denizli s Tatlı su
Nazik Gölü 48 km² 40-50 m Bitlis Tatlı su
Sapanca Gölü 47 km² Adapazarı Tatlı su
Salda Gölü 45 km² 184 m Burdur Tatlı su
Yay Gölü 37 km² Kayseri Tatlı su
Akyatan Gölü 35 km² * Tatlı su
Balık Gölü 34 km² Ağrı-Doğubeyazıt Tatlı su
Marmara Gölü 34 km² Manisa-Salihli Tatlı su
Çöl Gölü 32 km² * Tatlı su
Durusu Gölü 25 km² İstanbul Tatlı su
Karine Gölü 24 km² * Tatlı su
Tuzla Gölü 23 km² 15 m Tuzla Tatlı su
Küçükçekmece Gölü 16 km² 20 m Küçükçekmece, Avcılar Tatlı su
Yaraşlı Gölü 16 km² 8,6 m Burdur-Yeşilova Tatlı su
Haçlı Gölü 16 km² Muş Tatlı su
Seyfe Gölü 15 km² Kırşehir Tatlı su
Akyayan Gölü 15 km² * Tatlı su
Hozapin Gölü 14 km² * Tatlı su
Arin Gölü 13 km² * Tatlı su
Nemrut Gölü 12 km² Adıyaman Tatlı su
Balık Gölü 12 km² * Tatlı su
Büyükçekmece Gölü 11 km² Büyükçekmece Tatlı su
Boluk Gölü 11 km² * Tatlı su
Akdoğan Gölü 11 km² * Tatlı su
Çavuşlu Gölü 9 km² * Tatlı su
Düden Gölü 8 km² * Tatlı su
Gala Gölü 8 km² Enez, İpsala Tatlı su
Karataş Gölü 6 km² * Tatlı su
Mogan Gölü 6 km² Gölbaşı-Ankara Tatlı su
Palas Tuzla Gölü 106 km² 15 m Palas/Sarıoğlan/Kayseri Tuzlu su


Depremin şiddeti (Intensity


Sismografların olmadığı dönemlerde depremin ölçüsünü belirleme amacıyla depremlerin canlılar, yapılar ve toprak üzerindeki etkileri sınıflanmış ve şiddet adı verilen ölçek adı ortaya çıkmıştır. Çok çeşitli deprem şiddet ölçekleri vardır.
Rossi forel (RF) ,Mercalli Sieberg (MS),Omorio Cancani (OC),Mercalli Cancani (MC), Değiştirilmiş Mercalli 8 MM, Medvedev Sponheur-Karnik (MSK) ve Japon (JM) ölçekleri en çok kullanılan ölçeklerdir. Ülkemizde değişmemiş Mercallı ve MSK ölçekleri kullanılmaktadır. MM ölçeği 12 şiddet grubuna ayrılmıştır.
  • Şiddet 1
Genellikle insanlar tarafından duyulmaz. Ancak duyarlı sismograflar tarafında kaydedilir.
  • Şiddet 2
Ancak istirahat eden ve özellikle yapıların üst katlarındaki kişiler tarafında duyulur. Asılmış durumdaki bazı eşyalar sallanabilir.
  • Şiddet 3
Yapıların içinde ve özellikle üst katlarında bulunan kişiler tarafında duyulur. Asılı cisimler sallanır. Birçok kişi bunun deprem olduğunu anlayamaz. Duran motorlu araçlar hafifçe sallanabilir. Ağır bir motorlu araç geçiyormuş gibi duyulur. Süresi algılanabilir.
  • Şiddet 4
Gündüzleri yapıların içinde bulunan birçok kişi dışarıda ise bazı kişiler tarafından duyulabilir. Büyük bir kamyon geçiyormuş gibi algılanabilir. Geceleri bazı kişileri uyandırabilir, tabaklar,tencereler sallanır,duvarlar gıcırdama sesi çıkarır.
  • Şiddet 5
Hemen herkes tarafından duyulur. Birçok kişi uyanır. Yönü izlenebilir. Mutfak eşyalarından ve pencere camlarından bir bölümü kırılabilir. Sıvalar çatlayabilir veya düşebilir ,kararlı olmayan eşyalar devrilebilir. Bazen ağaçların,direklerin ve diğer yüksek eşyaların sallandığı görülür. Sarkaçlı saatler durabilir, kötü yapılmış bacalar yıkılabilir.
  • Şiddet 6
Herkes tarafından duyulur. Birçok kişi dışarı fırlar, yürümek zorlaşır, cam eşyalar, pencereler kırılır, kitaplar raflardan düşer, sıvalarda çatlaklar oluşur. Bacaların düştüğü görülür.
  • Şiddet 7
Ayakta durmak zorlaşır,herkes dışarı koşar, araç kullanan kişiler depremin farkına varır, eşyalar hasar görür, D türü yapılarda hasar oluşur. Sıva, zayıf tutturulmuş tuğla,fayans,korniş vb. dekorasyon malzemeleri düşer. C türü yapılarda çatlaklar oluşur,havuzda dalgalanma, su birikintilerinde çamurlanma, küçük kayma ve çukurlar oluşur.
  • Şiddet 8-9
Araba sürmek zorlaşır, C türü yapılarca hasar ve yıkılma, B türü yapılarda hasar, A türü yapılarda hasar yok. Zayıf duvarlar yıkılır, heykeller ,yüksekte duran su tankları, yığılmış malzemeler, kuleler ve bacalar yıkılır. Ahşap yapılar devrilir, ağaç dalları kırılır, ağar eşyalar ters döner, araç kullananlar rahatsız olur, su kaynakları debisi ve sıcaklığı değişir, arazide kum fışkırmaları ,çatlak ve faylar olur, kayalar düşer ve heyelanlar olur.
  • Şiddet 10
B,C ve D türü yapıların çoğu yıkılır. Ahşap,karkas ,betonarme yapılarda ağır hasar görülür, baraj ve bentlerde önemli hasar gözlenir, yeryüzünde önemli çatlaklar oluşur, raylar bükülür, ırmak kıyılarında ve dik yamaçlarda heyelan olur, kum ve çamur akmaları görülür.
  • Şiddet 11
Pek az yapı ayakta kalır.Köprüler yıkılır,yeryüzünde büyük çatlaklar oluşur, yer altı boruları işe yaramaz duruma gelir, yumuşak zeminde kaymalar oluşur, raylar çok fazla yayılır.
  • Şiddet 12
Tüm yapılar yıkılır,deprem bölgesindeki yeryüzü biçimi değişir,cisimler havaya fırlar,yeryüzünde deprem dalgalarının ilerleyişi görülür, ufuk ve yataylık kavramı kaybolur.
  • A Türü Yapı
İyi işçilik harç ve tasarım,yatay kuvvetlere dayanmak üzere demir,beton ve malzeme ve donatılı olarak inşa edilmiş sağlam yapı.
  • B Türü Yapı
İyi işçilik ve harç,donatılı .Yatay kuvvetlere dayanıklı olarak
  • C Türü Yapı
Alelade işçilik ve harç, çok zayıf bir yapı olmamakla birlikte donatılı olarak ve yatay kuvvetlere dayanıklı olarak yapılmamış.
  • D Türü Yapı
Kerpiç, taş gibi zayıf malzeme, Kötü harç ve standart dışı işçilik ve yatay kuvvetleri karşı zayıf.





Deprem nedir ? Nasıl Oluşur ?


Depremlerin önemli bir bölümü yeryüzünden yaklaşık 12 km. derinliğe kadar uzanan elastik kısımla üst kabuk içinde oluşur. Bu derinlikten daha aşağılarda sıcaklık 400 derecenin üzerinde olduğu için yer değiştirme hareketi depremsiz, kırip denilen yavaş plastik şekil değiştirme enerjisi şeklinde yutulur. Buna karşılık elastik üst kısımda ise her yıl birkaç cm.lik yer değiştirme yüzyıllarca birikerek birkaç metre birden büyük bir depremle oluşmaktadır. Depremler sırasında ilk kırılma başlangıcının bu elastik alan sınırında oluştuğu anlaşılmaktadır.
Deprem, yer içinde fay olarak adlandırılan kırıklar üzerinde biriken biçim değiştirme enerjisinin aniden boşalması sonucunda oluşan yer değiştirme hareketinin neden olduğu karmaşık elastik dalga hareketleridir. Bu yer değiştirme miktarı depremin büyüklüğü ile doğdu orantılı olup özellikle sığ depremlerde belli bir büyüklükten sonra faylanma ile ilgili kırıklar yeryüzünde de görülmektedir.

Deprem nedir ? Nasıl Oluşur ?


Depremlerin önemli bir bölümü yeryüzünden yaklaşık 12 km. derinliğe kadar uzanan elastik kısımla üst kabuk içinde oluşur. Bu derinlikten daha aşağılarda sıcaklık 400 derecenin üzerinde olduğu için yer değiştirme hareketi depremsiz, kırip denilen yavaş plastik şekil değiştirme enerjisi şeklinde yutulur. Buna karşılık elastik üst kısımda ise her yıl birkaç cm.lik yer değiştirme yüzyıllarca birikerek birkaç metre birden büyük bir depremle oluşmaktadır. Depremler sırasında ilk kırılma başlangıcının bu elastik alan sınırında oluştuğu anlaşılmaktadır.
Deprem, yer içinde fay olarak adlandırılan kırıklar üzerinde biriken biçim değiştirme enerjisinin aniden boşalması sonucunda oluşan yer değiştirme hareketinin neden olduğu karmaşık elastik dalga hareketleridir. Bu yer değiştirme miktarı depremin büyüklüğü ile doğdu orantılı olup özellikle sığ depremlerde belli bir büyüklükten sonra faylanma ile ilgili kırıklar yeryüzünde de görülmektedir.

Türkiye'deki Volkanik Dağlar ve Dağılışları

Yanardağlar, yeraltındaki ergimiş kayaların ,kaya parçalarının ve gazların yerkabuğundaki açıklıklardan püskürdüğü oluşumlardır.Art arda olan püskürmeler sonucunda maddelerin üst üste yığılmasıyla ortaya çıkan yükseltiler de aynı biçimde adlandırılır.Yüzeye çıkan ergimiş durumdaki maddeler zamanla katılaşarak volkanik kayaları oluşturur .Depremler gibi yanardağların da çoğu levha sınırlarına yakın yerlerde bulunur.Öte yandan, nasıl ki, levha sınırlarına uzak yerlerde de zaman zaman deprem olursa, bazı yanardağlar da levhaların iç bölümlerinde bulunur.

Yayılma Sırtları: Okyanus dibinde. İki levhanın birbirinden uzaklaşmakta olduğu sınırda ,okyanus ortası sırtları ya da yayılma sırtları adı verilen yanardağlardan oluşan sıra dağlar vardır.Levha birbirinden ayrıldıklarında astenosfer üzerindeki basınç azalır.Bunun sonucunda, levha sınırının altında bulunan katı durumdaki minareler tanecikleri ergiyerek magmaya dönüşür.Yükselmeye başlayan yeni magmanın çoğu levha kenarlarında katılaşıp kalır, yüzeye ulaşan bölümü ise okyanus tabanında yanardağlar oluşturur.

Türkiye'deki Volkanik Dağlar ve Dağılışları

* Marmara Bölgesi : Uludağ
* Güneydoğu Anadolu Bölgesi : Karacadağ
* Karadeniz Bölgesi : Köroğlu Dağları
* Akdeniz Bölgesi : Hassa Bölgesi (Hatay)
* Ege Bölgesi : Kula Tepeleri (En genç)
* Doğu Anadolu Bölgesi : Ağrı ,Tendürek, Nemrut, Süphan Dağları
* İç Anadolu Bölgesi : Erciyes, Melendiz, Hasandağ, Karadağ, Karacadağ
Plastik Kayalar: Bilim adamları, astenosferi genellikle “plastik” olarak tanımlarlar.Bunun nedeni, astenosferin büyük bir bölümün yumuşsak olmasına karşın , sıvıdan çok küçük miktarlarda magma bulunan katı mineral taneciklerinden oluştuğunu düşünüyorlar.Astenosferdeki sıcaklığın , minerallerin çoğunu ergitmeye yetecek kadar yüksek olmasına karşın ,üsteki litosfer katmanın neden olduğu yoğun basınç bunu engeller.

Dalma-Batma Bölgesi Yanardağları: Yanardağlar, iki levhanın çarpışması sonucu birinin diğeri altına daldığı levha sınırlarında oluşur.Dalan levha, 100-200 km derinlikte bulunan ve dalma-batma bölgesi adı verilen bölgede ergimeye başlar ve magmaya dönüşür.Bu magma, levhanın üzerinde biriken tortullar ve ergimiş durumdaki okyanusal litosferden oluşur.Magma ,tortullarla birlikte yerin derinliklerine çekilen su içerir.Oluşan yeni magma ,çatlaklardan geçerek yüzeye püskürür ve üstteki levhanın üzerinde yanardağların oluşuma yol açar.Bu çatlaklar ,levhaların hareketi sonucunda oluşur.Üstteki levhanın okyanusal litosfer levhası olması durumunda ,yanardağların su yüzeyinin üzerinde kalan bölümleri bir dizi volkanik ada oluşturur.

Magma: Magma, ergimiş durumdaki değişik mineraller ve bazı mineral kristallerinde oluşan lapa benzeri, yoğun bir sıvıdır.Kıvamı, su ve buz kristalleri içeren yarı erimiş durumdaki kar gibidir.Bilim adamları ,magmanın büyük çoğunluğunun astenosferde bulunmakla birlikte bir bölümünün de alt mantonun bazı bölgelerinde geldiğini düşünüyorlar.

Sıcak Noktalar:
Birçok yanardağın oluşumunun levha sınırlarındaki hareketle bağlantılı olmasına karşın bazıları bu sınırlara uzak yerlerde ortaya çıkabilir.Bu yanardağların ”sıcak noktalar” olarak adlandırılan olağanüstü sıcak bölgelerin varlığı sonucunda oluştukları düşünülüyor. Bilim adamları, sıcak noktaların astenosfer ve alt mantoda bulunduğu varsayılıyor.Sıcak noktalarda, ısı akımlarının mantonun içinden geçerek yükseldiği tahmin ediliyor.Bu olağanüstü ısının basıncın etkisini ortadan kaldırılması sonucunda da magma oluşur.Yüzeye doğru çıkan magma, litosferden geçiş sırasında, yolunun üzerindeki kaya kütlelerini ergiterek kendisine yol açar.Magmanın yüzeye çıktığı yerlerde zamanla yanardağlar oluşur.

YANARDAĞ PÜSKÜRMELERİ: Magmanın yerkabuğundan yükselerek yüzeye çıkmasına yanardağ püskürmesi adı verilir.Yanardağ bir kez oluştuktan sonra yeraltından magma geldiği sürece püskürmeler devam eder.İki püskürme arasında onlarca, yüzlerce, hatta binlerce yıl geçbilir.

Magma Yükselişi: Astenosferdeki magma, ancak yeterince büyük bir “kabarcık”oluşturacak biçimde biriktiği zaman litosfere doğru yükselir.Magmanın yükselmesine yol açan süreç, bozuk bir musluktan suyun damlamasına(ancak ters yönde) benzer.Bozuk bir muslukta su sürekli biçimde musluğun ağzında birikir fakat damla halinde düşmesi ancak yeterli ağırlığa ulaşması ile gerçekleşir.Magma da yeraltında yeterli derecede biriktiğinde ve yoğunluğu çevresindeki kaya kütlelerinden daha düşük olduğunda yukarı doğru çıkmaya başlar.Çoğu yanardağın altında (yerkabuğunun içinde ya da altında) magmanın biriktiği bir magma odası vardır. Yanardağın Altı: Magma odası il yanardağın yüzeyi arasında kanal ya da baca olarak adlandırılan genişlemiş çatlaklar bulunur.Bunlar bir önceki patlamalardan arta kalan katılaşmış magma ile doludur.

Türkiye'deki Volkanik Dağlar ve Dağılışları

Yanardağlar, yeraltındaki ergimiş kayaların ,kaya parçalarının ve gazların yerkabuğundaki açıklıklardan püskürdüğü oluşumlardır.Art arda olan püskürmeler sonucunda maddelerin üst üste yığılmasıyla ortaya çıkan yükseltiler de aynı biçimde adlandırılır.Yüzeye çıkan ergimiş durumdaki maddeler zamanla katılaşarak volkanik kayaları oluşturur .Depremler gibi yanardağların da çoğu levha sınırlarına yakın yerlerde bulunur.Öte yandan, nasıl ki, levha sınırlarına uzak yerlerde de zaman zaman deprem olursa, bazı yanardağlar da levhaların iç bölümlerinde bulunur.

Yayılma Sırtları: Okyanus dibinde. İki levhanın birbirinden uzaklaşmakta olduğu sınırda ,okyanus ortası sırtları ya da yayılma sırtları adı verilen yanardağlardan oluşan sıra dağlar vardır.Levha birbirinden ayrıldıklarında astenosfer üzerindeki basınç azalır.Bunun sonucunda, levha sınırının altında bulunan katı durumdaki minareler tanecikleri ergiyerek magmaya dönüşür.Yükselmeye başlayan yeni magmanın çoğu levha kenarlarında katılaşıp kalır, yüzeye ulaşan bölümü ise okyanus tabanında yanardağlar oluşturur.